Sahip olma arzunu azaltmadıkça erişemeyeceksin doyuma. Aklın hep ulaşamadıklarında, sahip olamadıklarında kalacak. Kasap dükkanının önünde ciğer bekleyen kedi gibi arzularını kovalayacaksın. Bu kovalama, öyle zevkli olacak ki senin için Çetrez’in çakıllı yollarında kovalamaca oynadığın, babandan izinsiz kaçırıp sürdüğün 52’lik Flinta mobilet zevkini yeniden yaşatacak sana.
Hep bir üstte, hep bir ilerde olmak için can atacaksın.
Yoldan geçerken düştüğünü gördüğün birine “Bana ne düştüyse kalkar da elbet, ben ne yapayım?” derken, bu doyumsuzluk yarışında sen de hep düşeceksin “Bir üste daha çıktım” diyerek.
Sahi üste çıkmak için düşüp parçalanmak mı gerek?
“Ne ara böyle oldun sen?” diyenlerin sesi, senin için kulak tırmalayan çirkin ses olacak. Bütün uzuvlarınla nefret edeceksin onlardan. Kan kusacaksın. En büyük düşmanlarını unutup bunu diyenleri dünya ahiret düşman belleyeceksin. Onları gördüğünde yemekten şişmiş karnına bıçak batırmışlar gibi acı çekeceksin. Acı çekmek için illaki fiziki bir yaralanmaya mı gerek var, değil mi?
Görüntüler de acı çektirecek sana bu yolda. Seni hep doyumsuzluk diri tutacak her şeye rağmen. Doyumsuzluk sözcüğünün içinde saklı anlayamayacak kadar kör olacaksın.
Telefon mu aldın, yenisi çıkacak ve sen elindekinin kıymetini bilme zamanı tanımadan isyan tümcelerini usul usul yağarken birden bastıran yağmur gibi arttıracaksın dilinden. Çok sevdiğin arabayı mı aldın?
Alacaksın. Parası olana çok zor değil ya?
Zorluğunu parası olmayan emmiler bilir. O da ayrı tabii. Alacaksın almasına da Koyuncu’nun kalabalık virajını geçip Eseli’ye varamadan tik tak diye bir bildirim gelecek İPhone 13 markalı cep telefonuna. Işıklara varmadan sağa çekip bakacaksın o güzelim telefonuna. Zira hiç olur mu telefonu bekletmek?
Telefon bekleyeceğine işler beklesin, limonun suyu beklesin, evdekiler beklesin.
Çok sevdiğin arabanın yeni modelinin çıktığını göreceksin bildirimde.
Aboooo! Nasıl olur? Üstelik daha Eseli’ye varamadın ki...
Başlayacak titremelerin, arzuların, çırpınışların. Balıklar bile denizden çıkartılınca böyle çırpınmamıştı. Onlar bile var olanla yetinmesini bilirken, içinde bulundukları durumu kabullenmişken senin durum yarı yeşil, yarı sarı limondan daha vahim.
Elindekilerle özdeşim kuramadıkça, var olanların kıymetini bilmeyip şükretmedikçe erişemeyeceksin doyuma!